Kayıtlar

Saadet'ten Şiirler - Sözün Yetmediği Yer

Ben diyorum ki, sen gelince hayatım değişti. Ölümle sarsılmış hayatıma şiir girdi... Saadet, Mayıs 2000

Saadet'ten Şiirler - Delimsek

DELİMSEK Artık dur kalbim çarpma Bırak beni özgür olayım Annemin rahmine düşmeden önce neysem İşte öyle bir hiç olayım Saadet. 14.12.2010

Kadın Gözüyle Okuyunca - Atilla İlhan (2)

kadın gözüyle okuyunca Saadet Arıkan Özkal hangi attilâ ilhan II “yolumdan çekil yavrum” Attilâ İlhan 1954’te, soğuk savaşın tam ortasında ikinci şiir kitabı sisler bulvarı ’nı yayımladığında, bir kadına —yavru, bir kadın olmalı herhalde — böyle sesleniyor: yolumdan çekil yavrum / bağlasalar duramam / demir âsâ demir çarık dedim / neyleyim! / yolculuk dedim / ... / anamdan yolcu doğmuşum... Görünüşte, bir erkeğin özgürlük tutkusu. Öte yandan, kadınların satır arasında dile getirilen tutuculuğu, erkeklere ayakbağı oluşu. İçten içe, aile mi - serserilik mi ikilemi. Seçim: serserilik. Hem de, “şahane” bir serserilik: alır beni yollar beni alır gider /... / neyleyim / gurbet dedim / vatan dedim / hürriyet dedim Gerçi Attilâ İlhan bu şiirini meraklısı için notlar ’da (s. 153) sırf kendisinin serüven özlemine ve o sıralarda Paris’e gitmek üzere oluşuna bağlıyor. Ama “yol”, “vatan” ve “hürriyet” sözcüklerinin yanyana gelişi, insana ister i...

Kadın Gözüyle Okuyunca - Atilla İlhan (1)

kadın gözüyle okuyunca Saadet Arıkan Özkal hangi attilâ ilhan I “vurgunum yumruk gibi sıkılmış mısralara” 1940’lı yıllar. Dünya, faşizmi ve savaşı yaşıyor. Türkiye’de, henüz lise öğrencisiyken, sırf sevgilisine yazdığı mektuplarda Nâzım Hikmet şiirlerine yer verdi diye kovuşturulup hapse atılan bir genç adam bu dünyaya tepkisini şiirlerle dile getiriyor. 1948’de ilk kitabı duvar yayımlandığında, Nâzım Hikmet şunları söylüyor: “Duvar beni, çok sevindirdi. Attilâ İlhan gayet soylu, özlü şair, pek beğendim. Aşk olsun delikanlıya!” Delikanlının örnek aldığı şairler belli: aragon’u usta bilmiş şair attilâ ilhan / ve tekmil demir mısralılar bayraktar Yazmak istediği şiirler de belli: fısıltıyla şiir söylemek kahreder beni / vurgunum yumruk gibi sıkılmış mısralara duvar , böyle yumruk mısralı şiirlerden örülü. Çoğunlukla öfke, güç, şiddet içeren ve bu şiddeti olumlayan şiirler. Bir tür “karşı kahramanlık” türküleri de denebilir: sertliğe karşı se...

Annemin Öyküleri - Karayemişe Özür

KARAYEMİŞE ÖZÜR Seni unuttum. Özür dilerim. Herkesten, her şeyden söz ettim, senden etmedim. Aslında hep de ettim. Ne var ki, bugüne değin senin varlığına kimseleri inandıramadım. Ne zaman senden söz etsem insanlar bana tuhaf tuhaf baktılar; uyduruyorum sandılar. “Sen çok küçükmüşsün, nerden anımsayacaksın!” demeye getirdiler. Seni başka meyvelerle karıştırdığımı ima ettiler. Hatta, “Bu falanca meyve olmasın?” diyenler bile çıktı. Ben de, senin benim düşlerimde uydurulmuş bir meyve olmadığını kanıtlamak için bir dalını onlara sunmak istedim hep. Ama senden o denli uzaktım ki, sunamadım Geçenlerde bir kitapta fotoğrafını gördüm. Hiç değişmemişsin, dün neysen osun: Üzüm salkımı desem, değilsin. Zeytin dalı hiç değilsin. Karayemişsin sen. Benim buruk sevincimsin. Saadet Arıkan Özkal 24.04.2000

Annemin Öyküleri - Mukabele

MUKABELE Kale Kapısı’nın, kemerin hemen yanında, iki katlı bir evin ikinci katındayız. Vakit gündüz. Pencerelerden giren parlak gün ışığı, odanın dört bir yanını çeviren sedirlere bağdaş kurup yerleşmiş bir oda dolusu yaşlı, orta yaşlı kadını ve ortalıkta dolanıp onlara şurup ikram eden genç kadınlarla kızları aydınlatıyor. Yaşlı kadınların başörtüleri daha çok renkli yemeniler gibi. Ama kenarları oyalı. Genç kadınların başörtüleri ise vual ya da jorjet. Kenarları yine oyalı, ayrıca üstünde işlemeler var. Benim de başımı örttüler. Pembeye çalan beyaz ya da uçuk pembe, dikdörtgen bir örtüyle. İşlemesi yok, oyası da basit bir şey ama olsun; uzun sarı saçlarımı yarı açıkta bırakarak omuzlarımdan sarkıyor ve mutfakta kurabiyelerle uğraşan genç kızlar örtünün yuvarlak yüzüme ne kadar yakıştığını söyleyip gülüşüyor. Şimdi, sedirlerdeki yaşlı kadınların bir dikişte boşalttıkları bardakları toplayıp mutfağa götürüyoruz. Başörtümün kaymaması için dikkatli adımlarla yürürk...

Annemin Öyküleri - Fındık Kabuğu

FINDIK KABUĞU Bu sabah eve iki at arabası fındık kabuğu geldi. Arabacılar çuvallar içindeki kabukları odunluğa boşaltılar. Annem onlar gidinceye kadar söylendi durdu; sonunda yerleri de sildikten sonra rahat bir nefes aldı ve ben dahil herkese kahve pişirdi. Kahveler içilirken her zamanki neşeli anneydi artık. Yalnız biraz da odun alınacak... Odunluk oturma odasının altında. Odanın tam ortasında bir kapak, kapağın altında da tahta bir merdiven var. Nedense aşağı hep küçük ablam iniyor. Belki de karanlıktan korkmadığı içindir. Her gün birkaç kez iniyor, kovaya fındık kabuğu doldurup bir iki de odun koyduktan sonra yukarı çıkıyor. O aşağıdayken ben kapağın başında dikiliyor, onun merdivenin son basamağına gelince ayrık orta dişleriyle bana bakarak gülümsemesini bekliyorum. Acaba bir gün ben de iner miyim oraya? Şimdilik sobanın gürüldeyen sesini dinliyor, annemi seyrediyorum. Annem mantı hamuru açıyor. Muşamba örtü serili masanın üstünde küçük, kalın, yuvarlak hamur t...