Annemin Öyküleri - Kırmızı Değirmen
KIRMIZI DEĞİRMEN
Bu sabah uyandım ki bütün
eklemlerim “şişmiş”. Şişmiş diyorum, çünkü ben farkına bile varmadım. Ne ağrı,
ne sızı. Annem fark etti. Anında herkesi harekete geçirdi ve çok geçmeden eve
bir doktor geldi.
Akrep mi soktu acaba? Hayır.
Tanı: romatizma. Günde altı aspirin ve bir ay yatak istirahati.
Demek bir ay okula gitmeyeceğim. Peki
ne yapacağım?
Radyo dinle!
Dinliyorum: Memleket saat ayarı.
Ardından haberler. Sonra şarkılar.
Annem ve dedemle birlikte
yattığım odada ağabeyimin o yaz okuduğu kitaplar duruyor. Üst üste on, on beş
kitaplık bir yığın. Okusam mı acaba?
Okudum: Turgenyev ve İlk Aşk…
Okudum: Fareler ve İnsanlar…
Neden Leny fareleri boğdu ki?
Sarnıç, Şahmerdan, Kroyçer Sonat,
Bir Cinayet, Hayat Yollarında, Kira Kiralina, İnci, Güneş de Doğar…
Güneş hep doğuyor zaten. O
doğarken ben de hep yatakta oluyorum. Bugün romatizmalı yirminci günüm ve
ağabeyimin kitapları bitti. Öğlene kadar radyo dinledim; sonra sıkıldım, evin
içinde biraz dolaştım. (Eklemlerimdeki şişlikler indiği için doktor artık
hareket etmeme izin veriyor.) Ablamın sofadaki kitaplığına baktım. O yıllardır
orada durur ama ben hiç ilgilenmemişim. Şimdi ona daha yakından bakıyorum.
Camlı kapakları açıyor, kitapları inceliyorum. Bunlar ağabeyiminkilerden
farklı. Onunkiler ince karton kapaklı ince kitaplardı. Bunlarsa kalın karton
kapaklı kalın kitaplar. Ve üstlerinde Varlık Yayınları değil Altın Kitaplar
yazıyor.
Bu altın kitaplardan birini çekip
alıyorum. Adı en çok ilgimi çekeni…
Kırmızı Değirmen!
Kitaptaki çocuk benimle hem
benzeşiyor, hem benzeşmiyor. Benzeşmiyor, çünkü o bir kontun oğlu; her şeyi
var, kendine ait bir midillisi bile var, ona binip dolaşabiliyor. Benimse değil
midillim, babam bile yok. Babam ben çok küçükken ölmüş, üstelik kont falan da
değilmiş. Dahası, ben oğlan değil, kızım. Ama bu oğlanla bir ortak yanımız var
sanki!
Kitabı okumaya devam ediyorum.
Küçük Kont çok güzel bir çocuk. Ama bir gün midilliden düşüp sakatlanıyor. Ben
düşünüyorum, bu sakatlığın benim romatizmamla bir ilgisi olabilir mi? Güzel
küçük kont, büyüdükçe çirkinleşiyor. Aslında büyüyemiyor bile. Cüce kalıyor. Büyüdükçe
çirkin bir cüce oluyor. Ben de büyüyünce çirkin bir cüce mi olacağım?
Büyümüş Çirkin Kont artık her
gece Kırmızı Değirmen diye bir gece kulübüne gidiyor… Orada kankan yapan kızlar
var. Bacaklarını savurup iç çamaşırlarını gösteriyorlar… Çirkin cüce onların
resimlerini yapıyor… O, resim yapmayı çok seviyor. Ben de resim yapmayı
seviyorum, acaba bu benim de çirkin bir cüce olacağım anlamına mı geliyor?
Kafamdaki bu tartışma sürüp
giderken bugün ablama yakalandım. İşten erken geldi ve beni yatakta elimde
Kırmızı Değirmen adlı kitapla buldu. Kızmadı, hayır! Hatta hiçbir şey
söylemedi. Beni kitabımla baş başa bırakıp gitti.
Ama ertesi akşam, elinde tıpkı
ağabeyiminkiler gibi bir deste kitapla yanıma geldi. “Al, bunlar senin!” dedi.
“Bunları okursan daha iyi. Sen bunları okumalısın.” Onları okudum. Aya Seyahat,
Deniz Altında Yirmi Bin Fersah, Gulliver’in Gezileri, Gümüş Patenler… Hepsi çok
keyifli kitaplardı. Ama ne yalan söyleyeyim, o arada Kırmızı Değirmen’i de
gizli gizli okuyup bitirdim.
Saadet Arıkan Özkal
Yorumlar
Yorum Gönder