Çeviri Üzerine
“O
ona, onun çok akıllı olduğunu söyledi.”
Bir şey anladınız mı? “O” kim, öteki “o” kim; ikisi
de kadın mı, ikisi de erkek mi, yoksa biri kadın, öteki erkek mi? Ayrıca,
akıllı olan hangi “o”?
Belki çok abartılı bir örnek verdim ama Türkiye’de
yayımlanan çeviri kitaplarda veya yayınevlerine gelen çeviri örneklerinde buna
benzer cümlelere rastlamak çok mümkün. Batı dilleriyle Türkçenin farklı
yapılarını ve kalıplarını hiç dikkate almadan yapılmış çeviriler…
Şimdi, şöyle çok basit bir İngilizce diyalog:
“I love you.” – “Me too.”
Bunu Türkçeye “Seni seviyorum.” – “Ben de.” şeklinde
çevirsek, “Ben de kendimi seviyorum” anlamı çıkmaz mı? (Neyse ki bu konuda
televizyon filmlerinin altyazılarında bile genellikle “Ben de seni seviyorum”
deniyor.) Bu da sadece, tuzaklara dikkat çekmek için abartılı bir örnekti.
Televizyon filmlerinin altyazıları deyince aklıma
geldi: Biri fotoğraf çekiyor ve fotoğrafını çektiği kişiye “Peynir de!” diyor
(cheese). Hiç üşenmedim, elime bir ayna alıp “peynir” derken yüzümün aldığı
ifadeleri inceledim. Saptadığım şu: Bu kelimeyi telaffuz etmek yüzüme doğrudan
bir mutluluk ifadesi vermediği, dudaklarımı gülümsemeye benzer bir şekilde
yaymadığı gibi –telaffuzu bakımından son derece nötr bir kelime– “peynir”
derken yüzümün iğrenir bir ifadeye büründüğü bile oldu. Peynirden nefret eden
bir insanın peynir deyişini düşünün. (Kaldı ki, yediği çok fazla peynir yemek
yüzünden hastalanmış bir Amerikalı ya da İngilizin veya ona durumu açıklayan
doktorun da “cheese” kelimesini, her ne kadar söylerken dudakları biraz yaysa
da, neşeli neşeli telaffuz edeceklerini hiç sanmıyorum.) Fotoğraf çekerken şuna
kısaca “Gülümse!” desek olmaz mı? Olmaz, çünkü ille de “sadık” çeviri
yapacağız.
“Sadık çeviri” sözünün hatırlattıklarını ve
düşündürdüklerini yazının sonuna bırakarak başka bir örneğe geçiyorum. Bu
gerçek bir örnek, benim uydurduğum bir şey değil. Yayımlanmış bir kitaptan bir
alıntı. Üstelik çevirmeninin bir önsözle çeviri anlayışını uzun uzun anlattığı
bir kitaptan. Yayınevi, çevirmen ya da kitap adı vermeyeceğim çünkü bu tek
örnek değil. Şu kadarını söyleyeyim, Fransızcadan çevrilmiş bir roman:
“Boynundaki nedir?” – “Bu bir fulardır.”
Çeviri erkekler gibidir,
sadık değilse zengindir, sadıksa fakirdir.
Saadet Arıkan Özkal 20.08.2010
Yorumlar
Yorum Gönder