Kadın Gözüyle Okuyunca - Can Yücel (1)
Kadın Gözüyle
Okuyunca...
CAN
YÜCEL
Saadet
Arıkan Özkal
Türk şiirinde tabuları yıkan
erkek çok. En başta Nazım Hikmet. Tüm geleneksel şiiri yıkıp, içeriğiyle
biçimiyle bambaşka bir şiir yarattı. Ardından Orhan Veli’yle Garip şiiri geldi: sokaktaki adamın düz,
süslemesiz, içten deyişleri. Can Yücel de başka bir tabuyu yıkan önemli
şairlerimizden biri. Kıçı, götü, kılı, tüyü, boku, çüküyle, insan vücudunu,
insanın en doğal halini şiire sokan adam. Bu adam bakalım neler söylüyor?
ÖNSÖZ
Çatal yüreğimle türkülü yollara / Düştüm ki o kadar olur...
Seke seke ben geldim / Sike sike gidiyorum..
(Doğan Kitap Can Yücel dizisi,
3. kitap, s. 7 )
Bir gerçeğin özeti: yürümesini
bile beceremeyen masum bebeğin “sike sike” ilerleyen ve belli ki geçtiği
yerlerde birilerini “beceren” yetişkin erkeğe dönüşmesi. Nasıl dönüşüyor, neden
dönüşüyor, dönüşmeli mi, bilmiyoruz. Tek bildiğimiz, bu erkeğin dünyayı
geçerken gerçekten de sağı solu “siktiği”:
Seke seke sikerek taştan kayayı kayadan taşa... (Requiem-II, 2-46)
“Sikmek”, Can Yücel’in şiirinde
duygusuz, ruhsuz, taştan bir dünyaya tepki
göstermenin bir yolu sanki. Ama, birisine
edilen bir eziyet, bir kötülük olduğu da kesin:
(Seksen horse’luk motoruyla kafa s...yordu haza!) (1972 Yazı, 7-31)
Bu kötülük, bazen dolaylı
yoldan anlatılsa da, küfürlerin baş
edimi oluyor:
Babalarım tuttukça başlarım anasından...(Su Kasidesi, 15- 66).
Öfke “baba”yla özdeş; erkek,
öfkeyi boşaltmak için “sikiyor” ve bu işe “ana”dan başlıyor. Bu ana, sırasında
erkeğin kendi annesi bile olabiliyor. Yalnız bu kez eylem, gerçekleşmesi
istenmeyen bir durum olduğundan, Deniz Gezmiş için yazılan dizelerdeki gibi, mertliği belirtmenin aracı, yemini
haline geliyor:
Acıyorsam sana anam avradım olsun, / Ama aşk olsun sana çocuk, AŞK
olsun!
(Bizim Deniz, 7-10).
“Sikmek” sözü aynı zamanda bir tehdit, bir güç ilanı. Erkek bu sözü söyleyerek rüzgâra bile kafa tutuyor:
Şeceresini siktiğimin / Rüzgârda kendini söz zannedenlere
Yuf olsun! (Başlankıç, 5-71)
Ya da,
müebbede mahkûm bir şair, eylemin adını anarak kendi kendine psikoloji terapisi yapıyor:
Bu küfür küfür değil, bu küflü rüzgâr, / Bu silsilesini siktiğimin
koridorlarına / Demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan... (Parça
Parça, 7-16)
Bazen de eylem “düzmek” adını
alıyor ve egemenlik kurmakla
özdeşleşiyor:
Hani
Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek
istiyorum, diyor ya Nâzım,
Ben de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum. (Parça
Parça III, 7-17)
Sonuçta “sikmek”, “düzmek” ya
da her neyse, Can Yücel’in şiirinde genellikle bir şiddet eylemi gibi beliriyor. Üstelik, ya analar (kadınlar)
üzerinden gerçekleştiriliyor, ya da cansız varlıklara, ürünlere uygulanıyor.
Erkek bedeni bu eyleme doğrudan uğratılmıyor. Bir erkek bir erkeği düzecekse,
bu olsa olsa o erkeğin kendisi oluyor; yalnız bu kez sözcükteki “kötülük”
çağrışımı yumuşuyor, daha çok aldatmaya dönüşüyor. Öte yandan, kendine
övgü, kendini sevme, başka bir
deyişle haz anlamı vurgulanmaya
başlıyor:
Ben ki Özelliştiri lafını
icadeden herif
Hiç böyle medhiye düzmemiştim
Kendi kendimi düzüp... (Poetika, 9-61)
“Sikmek” sözü aynı zamanda
erkeğin dil alışkanlığı. Sözgelimi,
sevilen ama ölmüş birinin ardından bile “o sittirici herif” (6-12) deniyor. Ya
da bazen sözcük iyice sevimlileşiyor ve sevsinler
seni! gibisinden bir anlam yükleniyor:
Sözler uçuşuyor / Ben ardından Hezarfen / Yere indirip sözleri /
Toprağa dikiyorum /
Yediveren şiirler açıyorlar / Dikeni sikeyim (Şiir Dikeni, 5-76)
Sikmenin bir yandan da erkeğin
“çoğalma” eylemi olduğuna kuşku yok. Can Yücel bu çoğalmayı da başkasına kafa
tutmanın bir yolu gibi sunuyor:
Sekerek ve ......k denizi / Şaş kalacaksınız o zaman
... / Bir kızım daha olmuş denizamlarından (Gidip Gelme, 4-32)
Yorumlar
Yorum Gönder