Kadın Gözüyle Okuyunca - Can Yücel (2)
PENİSULA
Saadet Arıkan Özkal (Can Yücel yazısı devamı)
Kıçım toprakta başım güneşte (1-19, 21)
Penisula, yalnız bu tek dizelik şiirin değil, bir grup şiirin
başlığı. Şair, erkeklik organını her tür adıyla sıkça anıyor, sanki burun ya da
kulak der gibi ondan doğallıkla söz ediyor. Kimi zaman, yatakta “taşak keyfi”
(14-23) yaptığını söylüyor. Kimi zaman, bir başka organı, “el”i anlatırken,
“ilk yarağa dokunan sevgiler” (5-82) diye bir dize çıkarıyor karşımıza. O
arada, “Yanıyor dal yanıyor dalyarak / İşte o zaman peydâ oluyor bir güneş
çocuğu” (5-87). Bazen, “Apışaramda yeni doğmuş bir kedi / Hiçdurma yalıyor
erkekliğimi” (5-62) gibi bir betimleme, bazen de İsa Peygamber’in mucize
gösterisi yapmak için suya daldırıp “soğuktan morarmış kuru bir bamya” gibi
çıkardığı “kamışı”nı (7-23) okutuyor bize. Ya da organın davranışlarıyla ilgili
anıştırmalar yapıyor:
Hani, afedersiniz, yırtık dondan çıkarmışçasına... (Kehanet, 15-21)
Can Yücel bu dizeyi, ikide bir
“Ben bilirim!” diye ortaya atılan erkeklerden birini anlatırken kullanıyor.
Deyim yerindeyse, erkeklik organının “fırlamalığı”yla kimi erkeklerin
“bilgiçliği”ni benzeştiriyor ve erkeklerin davranışlarının —eğer kendilerini
denetlemiyorlarsa— cinsel organlarının davranışlarıyla doğru orantılı olduğunu
söylüyor.
Sonunda, bir yaz günü Datça’da
organı şu dizeyle karşımıza çıkarıyor:
Derakap mavi bir kuş kesiliyor sikim
(Penisula, 1-32)
Kuş: özgürlüğün simgesi.
Derakap: anında. Mavi: gökyüzü, uçsuz bucaksızlık. Böylece Can Yücel, engel
tanımayan, özgür bir organ betimliyor.
Başka bir şiirde, toplumun bu
organa karşı tutumunu anlatıyor:
Bi hazırlık bi hazırlık / Somya indirdiler pikaptan / Üstüne pamuk bir
şilte
Kıl pıranga kızıl çengi analar / Etekleri oyalı çarşaflar serdiler,
Rubalı giysiler kuşanmış kız çocukları / Haset gözlerle seyrediyor
töreni,
Ağaçlara da gelin telleri astılar, / Kirveleri altı çıplak iki çocuk
getirip
Yatırdılar kocaman yatağa, / Belki de dedim kendi kendime
Bu, oğlanların çükleriyle görecekleri / İlk ve son saltanat! ... (Sünnet
Yahnisi, 1-112)
Şair, itibarın bu kadarı bile
kızları kıskançlıktan çatlatırken, organa ve sahibine başka nasıl bir saltanat
istediğini söylemiyor; ama anlaşılan o ki organın özgürlüğünü ve yaşadığı
hazları saltanat olarak yeterli görmüyor.
Peki, organın düşlerini nasıl
anlatıyor? Datça’da yaz günü mavi bir kuş kesilen organ,
Uçuyor uçuyor uçmaklarla / Mavi havalar içinden
Havvalar ki deniz kızlarıdır / Üstünde maviş maviş yattıkları
Gizemli kayalıklara / Dosdoğru (1-19)
Organ Havvaları istiyor. Tümünü
mü? Belli bir Havva ayırt edilmediğine göre öyle olmalı. Somut bir kadın değil,
genel olarak “kadın(lar)” galiba onun istediği. Kısacası, ikinci taraf belli
olmadan cinsel haz.
İlginç olan, Can Yücel’in
şiirinde erkeklik organı böyle tek başına anıldığında “hakaret, küfür ya da
tehdit” türünden bir şey çağrıştırmıyor. Olsa olsa, eğer başkasının organıysa,
İsa’nın bamyalaşmış kamışı gibi gülünç duruma düşürülüyor. Gerçi bu durumda da
birisini küçültmek için onun erkeklik organının araç olarak kullanıldığına
kuşku yok. İsa’nın mucizelerini yadsımak için akla değil, İsa’nın kamışına
başvuruluyor. Ama, erkek kendi kamışını doğrudan silah olarak ortaya sürmüyor;
deyim yerindeyse, “Sikim silahımdır!” demiyor, “Sikerim haa!” diyor. Böylece,
organla edimi bir bakıma birbirine ters düşüyor: Organ cinsel haz istiyor.
Sahibi, edimine ve dolayısıyla ona, cinsel hazzın ötesinde, başkasına zarar
verme ya da başkasından öc alma işlevi de yüklüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder