Yarım kalmış bir yazı...
TAYYİP ENGİZİSYONU
“Tayyip” aslında “içi hoş, temiz” anlamına gelen bir sözcük.
Genellikle erkek adı olarak kullanlıyor. Peki, bizim Tayyip ne kadar temiz? Bu
yazıda bunun üzerinde değil, mevcut “Tayyip”in hoyratlık yönü üzerinde
duracağım.
Hepimizin bildiği gibi, Kars’ta İnsanlık Anıtı adlı bir anıt
heykel var. İki kişi –hangi cinsten, hangi gezegenden, hangi yaştan belli
değil– karşılıklı durmuşlar. El kol hareketi yok, tehdit yok, bağırma çağırma
yok. Giysileri aynı. Eşitler. Ve eşitler arası bir ilişki içindeler: diyalog.
Bizim eşitler uygarca söyleşiyor, bizim başbakan kızıyor.
‘Ucube’ diyor uygarca söyleşen barışçı figürlere.
Bunu anlamak çok zor.
Bence, baskı baskıyı yaratıyor. Bir kuşak ne kadar
baskıcıysa, kendinden sonraki kuşağa baskı uygulamayı öğretiyor. Cinsel
taciz/tecavüz görmüş oğlan çocuklarının çoğunluğu büyüdüğünde tacizci/tecavüzcü
olmuyor mu? Söyleyin psikiyatrlar…
Bizim Tayyip, bana kalırsa adından başlayarak baskı görmüş.
Ona Kaya, Volkan, Orhan,Osman, Ahmet, Mehmet, Ali, Kerem gibi sıradan ve yaygın
adların dışında bir ad verilmiş. Zorla dine yöneltilmiş. Erkeğin kadını,
yaşlının genci, güçlünün güçsüzü ezdiği bir düzene yönlendirilmiş. Bunu gençliğinin
tüm başkaldırıcılığını bastırıp kabullenmiş. Ve intikam: Şimdi o da kendi
‘teba’sından aynı boyun eğmeyi bekliyor. Beklemiyor, zorluyor.
Yine psikolog ve psikiyatrlara soruyorum: Tarihte
Hitler nasıl bir kişilikti? O kişiliği yaratan koşullar neydi?...
Saadet Arıkan Özkal
Yorumlar
Yorum Gönder