Annemin Öyküleri - Sopa


SOPA


Büyüyorum. Ama galiba annem büyüdüğümün farkında değil. Yoksa beni her gün okula taşımazdı. Oysa ben okulun yolunu da, evin yolunu da biliyorum. Geçenlerde bahçedeki su birikintisine düşüp sırılsıklam olduğum gün öğretmen “Hadi, eve git kızım!” dediğinde gidemedim mi?


Gittim.

Öyleyse annem beni okula kendisinin ya da dedemin bırakmasında, ders bitince beni okuldan almakta neden ısrar ediyor? Neden öğretmene gidip bir daha beni eve yalnız göndermemesini, en azından yanıma bir hademe katmasını söylüyor?


Benim derdim başka oysa. Şu sarışın çocuk. Yaşı bizden büyük ama bizim sınıfta. Önlüğün üstüne kolalı bez yaka değil, sağa sola kaçan naylon yaka takıyor. Üstelik kafası sıfır numara traşlı. Geçenlerde sınıfa girdiğimizde öğretmenden dayak yiyordu. Öyle bir dayak ki, ağzı köpürdü sonunda ve ben ona acıdım.


Artık acımayacağım ama. Niye acıyayım ki!


Oğlan meğer bana âşıkmış, kızlar söylediler. Naylon yakalı biri bana ne diye âşık olur ki? Hadi oldu, niye öyle şeyler yapar ki?



Bahçede çamurdan iki top yapıyormuş. Topları yanyana getiriyor, sonra aralarına bir sopa saplıyor ve yanındaki oğlanlara, “İşte, bu onun kıçı, büyüyünce ona böyle yapacağım!” diyormuş. Hem bana âşık, hem kıçıma sopa saplıyor! Deli galiba. Yeni farkettim, sarı-yeşil gözleriyle uzaktan bana tuhaf tuhaf bakıyor zaten.



En iyisi bundan anneme hiç söz etmemek. Yoksa yine gidip öğretmenle konuşur ve bu kez yanıma sürekli bir hademe taktırır.

Taktırır mı?

Taktırır valla!


Saadet Arıkan Özkal

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadın Gözüyle Okuyunca - Can Yücel (3)

Kadın Gözüyle Okuyunca - Can Yücel (4)

Kadın Gözüyle Okuyunca - Atilla İlhan (1)