Yalancının mumu
YALANCININ MUMU
Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınların 1990’daki boşanma eylemi üzerine
söylediklerine dair
Saadet Arıkan Özkal
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman
içinde, memleketin birinde kadınlar varmış. Bu kadınlar bir gün, “Flört fahişeliktir”
diye gazetelere demeç veren Cemil Çiçek adlı devlet bakanına çok kızmışlar. Bir
sürü düdük almış, mor boyalarla süsleyip Beyoğlu’nda öttürmüşler. Kimin umuru?
Hemen arkasından aynı Cemil Çiçek’in önderliğinde “Ailenin Güçlendirilmesi” amaçlı
kanun hükmünde bir kararname gündeme gelince, kadınların tepesi iyice atmış.
Ailenin güçlendirilmesinin kadının güçsüzleştirilmesi anlamına geldiğini
savunan yazılar yazmış, broşürler çıkarmış, sloganlar üretmişler. Ama bütün
bunlar onları kesmemiş. Ve bir akşam, kalabalık bir toplantıda son kararı
vermişler: “Biz evli kadınlar ‘Aile Araştırma Kurumu’nun kurulmasını ve Cemil
Çiçek’i protesto etmek için kocalarımızdan boşanacağız.”
Birkaç gün sonra, evli 30 kadın, ellerinde boşanma
dilekçeleri, Sultanahmet’te İstanbul Adliyesi’nin yolunu tutmuşlar. Bir basın
toplantısıyla eylemlerinin gerekçesini kamuoyuna açıklamışlar:
“Bizler, hoşlandığımız erkekle
birlikte olabilmek için evlendik. Gerçi evlilik erkeğin egemenliğini resmen
tanımak, onun yönetimi altına girmekti. Medeni Kanun da erkeğin üstünlüğünü
güvence altına almıştı. … Şimdi devlet, erkeğin çıkarını koruyan bütün yasalar yetmiyormuş
gibi, ‘milli değerler’ diyerek güçlü bir aile yaratmayı hedefliyor. … Güçlü
aile, erkeğin şimdikinden daha güçlü, kadının ise güçsüz olması mı demek? Yoksa
kadın çocuk doğurmalıdır mantığıyla, istemediğimiz çocukları devlet eliyle
doğurmaya zorlamak mı demek? Koca iznine bağlı kürtajın yeniden tümüyle
yasaklanması mı demek? Boşanma hakkını hiç kullanamadığımızı görmemiz mi demek?
Kocalara ve erkeklere karşı artık hakkımızı savunamayacağımız mı demek? Kadının
çalışma saatlerinin kısıtlanmasıyla meslek yaşamımızın budanması mı demek? Biz
tüm bunları, kadının köleliğini pekiştiren yasaları istemiyoruz. … Bugünkü
toplumsal koşul ve gelişmeler sonucu birlikteliğimizi yasal olarak sürdürme
olanağı kalmamıştır. Bu nedenle boşanmayı talep ediyoruz.”
İlk başvurular hâkimlerce reddedilmiş. Derken, 30 kadından
birkaçının kocası, mahkemeye gelip eşini desteklemeye ikna olmuş ve bu çiftler
boşanmayı başarmışlar. Böylece ilk boşanma 13 Aralık 1990 tarihinde
gerçekleşmiş. Ertesi günkü gazete manşetleri:
“Protesto için boşandılar” (Günaydın)
“Evlilikten istifa” (Cumhuriyet)
“Cemil Çiçek yüzünden resmen boşandı” (Güneş)
“Aile Araştırma Kurumunu protesto için 11 yıllık kocasını boşadı” (Hürriyet)
“Protesto boşanması (Sabah)
“Evlilikten istifa” (Cumhuriyet)
“Cemil Çiçek yüzünden resmen boşandı” (Güneş)
“Aile Araştırma Kurumunu protesto için 11 yıllık kocasını boşadı” (Hürriyet)
“Protesto boşanması (Sabah)
O arada eş dostun anneler ablalar dahil bütün aileye bir
türlü kesilmek bilmeyen tebrik telefonları; manavın, kasabın, bakkalın, taksi
şoförlerinin kutlamaları, vesaire, vesaire.
İşin hikâye kısmı bu kadar. Gelelim günümüze. Meğer aynı
günlerde, çok ses getiren bu boşanma eylemi üzerine Recep Tayyip Erdoğan adlı
bir siyasi parti yöneticisi bir “vaaz” vermiş. Vaizin söyledikleri 2011’de internete
düştü. Hepimizin bildiği gibi kendisi İmam Hatip Lisesi mezunu; bir hatip
olarak yetiştirilmiş ve hitabeti, beden dili, ikna kabiliyeti gerçekten güçlü.
Âdeta Kur’an ve mevlit ahenginde, “saba” makamında konuşuyor. Yalnız bir sorunu
var: İnsanları ikna etmek için göz göre göre yalan söylemekten hiç çekinmiyor.
Ve öyle tatlı tatlı yalan söylüyor, erkeklerin erkekçi anlayışına hitap etmeyi
o kadar iyi biliyor ki, kimse de çıkıp, “İyi ama Tayyip Bey, bu kadınlar bunu
söylemiyor,” demeyi aklından geçirmiyor. Varsa oradaki ve evdeki kadınlar da
geçirmiyor. Bakın, herkesin bir yasanın protesto edilmesi olarak gördüğü bir
eylemi Tayyip Bey kalabalığa nasıl anlatıyor:
“30 tane feminist kadın. Bunlar
evliymiş daha önce. … İstediği zaman istediği insandan çocuk doğurma hürriyetine
sahip olmak istiyormuş. Onun için de ne yapmışlar, kocalarıyla anlaşarak
boşanma davası açmışlar. Ee, o onun nikâhsız kocası olacak, o da istediğiyle
istediği zaman işi bitirecek. Nereye götürülüyor bu toplum Allah aşkına? …
Piçlerin yetiştirilmek istendiği bir toplum meydana getirilmek isteniyor.”
Pes! Kargaların bile gak gak güleceği, tuhafın da tuhafı bir
yorum! Ama millet yutuyor ya!
Eğer ben de Kutsal Kitaplar dilinde konuşmayı yeğleseydim
belki şöyle sorular sorardım:
“Ya Tayyip, sen kadınları niye hep
çocuk fabrikası olarak görürsün?”
“Ya Tayyip, sen fikre yalanla,
iftirayla, küfürle değil, fikirle karşı çıkmayı bilmez misin?”
“Ya Tayyip, Allah’ın indinde ‘piç’
var mıdır? Yoksa o kelime senin gibi erkeklerin uydurması mıdır? Sen bilmez
misin ki, İslam dini senin ‘piç’ dediklerini de demediklerini de anasının
adıyla toprağa verir! Çünkü, Allah’ın indinde bir çocuğun çıktığı rahim
esastır. Kadınların, kocaları dışında bir erkekten çocuk doğurmak için senin
mahkemelerine ihtiyaçları yoktur.”
Ama ben bu dilde konuşmayacağım. Ben Tayyip Bey’e sadece
şunu söyleyeceğim:
Sizi kişiye
hakaretten Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine dava edeceğim, Sayın Başbakan. O
da yetmezse, sizi Allah’ın mahkemelerine havale edeceğim. Mumunuz ancak yatsıya
kadar yanacak…
Yorumlar
Yorum Gönder